"Gel köprüye kadar yürüyelim, bir gidelim gelelim.”
Odayanı’dan bir süre uzaklaşmak, baş başa kalmak, bir nefes almak, yürüyüş yapıp zinde kalmak için yaz günleri akşamüstü ya da ay ışıklı gecelerde iki üç arkadaş birlikte, kol kola köprüye kadar yürüyüşe çıkılır. Bu hoş gezi alışkanlığı Kale’ye mahsus bir gelenektir.

Tomris Kademoğlu ve Ağabeyi Argun Kademoğlu
O yıl fındığın nasıl olacağı, ne zaman tırpana gidileceği, ne zaman harman alınacağı, ne zaman düğün yapılacağı, hava durumu, biraz da siyaset konuşulur veya özel konular… Köprüde bir sigara içimi durulur, ırmağın akışı ve balıklar seyredilir. Gödenlerin vıraklaması duyulur, sonra Kale’ye dönülür.
Dönüş yolunda Devrent’e varmadan yolun sağ yanındaki dikenli çalılıklardan toplanan birkaç böğürtlenle damaklar tatlanır.
Eski Çalış Köprüsüne ya da sonradan yapılan Yeni Köprü’ye gezmeye gidilir, orada resim çekilir. Akarsularla bölük bölük bölünmüş, çok ırmaklı Karadeniz coğrafyasında köprü insanoğlunun yoluna çıkan akarsuların doğa güçlerinin üstesinden gelmenin güçlüğü aşmanın simgesidir. Yeni yol, yeni köprü o yıllarda cumhuriyetin bayındırlık eserleri olarak halkın ilgi odağındadır. Türkülerde söylenen, çağrılan, üzerine konuşulan köprüler Türk mühendislerinin başarısı sayılır.
Bir Ordu türküsü:
“Yeniyolun bükmesini Gülizar dolaşamadım.
Beklediğin yerlere de Gülizar ulaşamadım.”
Başka bir Ordu amele (fındık amelesi) türküsü:
“Köprünün altı yaldız, hoş geldin küçük baldız
Gız git ablana yoldaş ol, ablan evde yalanız.”
Köprü; daha önce Bolaman Deresiyle Çalışlar Irmağı arasında kâh duru munis akan, geçit veren kâh deli yağmurlarla suları kabarıp yükselen, sel olup gürleyen iki akarsunun keyfine mahkûm Kale coğrafyasında, ırmakların artık pabuçları eline almadan, paçaları dizine kadar sıvamadan, insanlar beline, atlar sağrısına kadar ıslanmadan yürüyerek geçildiğinin müjdesidir.
Otobüsler, derelerde durmadan yolcuları indirmeden küprülerden sürüp geçtiğinde duyulan sevinç… Aşılmamış sellerin, taşlı ırmakların köprülerle, yalçın kayalık dağların tünellerle delinerek geçilmesinin, gurbete giden tozlu yolların, kahırlı yolculukların kısaldığının, kolaylaştığının, doğanın insana mûti oluşunun (itaat edişinin) sevincidir.

Tomris Kademoğlu ve Ağabeyi Argun Kademoğlu
Karayolları her yaştan her baştan halkın özendiği, özlediği yeniliğin, aydınlanma umudunun öznesidir. Köprü, medeniyet koşusunun bir aşamasıdır. Köprüde resim çektirmek bir çeşit tarihe not düşmek, uygarlık yolculuğunda ben de vardım demektir. Belki de bu duygularla Bolaman’da köprüler en çok ilgi çeken yerlerden biri olmuştur. Resimde Bolamanlı iki kardeş Tomris Kademoğlu ve ağabeyi Argun Kademoğlu eski Çalışlar Irmağı köprüsünde poz vermişler. Yıl 1951… O yıllarda giyim kuşamdaki güzelliğe itinayla bakınız. Zamanın anlayışına göre güzel ve itinalı giyim sadece kendi özüne değil, muhatabınız olan insanlara da değer vermek demekti.
İkinci resim Çalışlar Köprüsünde bir akşam gezisinde Ali Bey (Hazinedar) ve Turan Bey (Erkoç) birlikte poz vermişler, arka planda sağ köşede Devrent Kaşı… Güzel giyim âdetine ne oldu, nasıl kayboldu? Güzel giysiler neye küstüler nereye gittiler…