1962 yılı kasım ayı ılık bir sonbahar günü Teşvikiye’de evimizin kapısı çalındı. Adem (Gönül) Bey, Argun ağabeyimle ortak hamsi ığrıbına Japon Momoi 600 kulaç ağ almak için İstanbul’a gelmişti. Enişteyi boynuna sarılıp yanaklarından öperek içeri buyur ettim. Fırınlanmış mısır unu, ceviz ve tereyağı hediye getirmişti. Babam, annem, kardeşlerim ailece Adem Beyle birlikte çaylarımızı yudumlarken dereden tepeden en çok da Kale’den konuştuk. Söz sözü açtı sohbet koyulaştı. Argun ağabeyim “Enişte haftasonu Galatasaray’ın Avrupa Kupası maçına gideceğiz haydi sen de bizimle gel, hem güzel bir maç seyreder hem de stadyumda yaşanan coşkuyu görmüş oluruz” dedi. Adem Bey çok hatırnaz bir insandı, ağabeyimin bu isteğini kırmadı “Yeğenim sağdan soldan duyduğum kadar futbolu az çok bilirim ama madem istiyorsunuz ben de sizinle gelirim” dedi.
7 kasım günü İnönü stadında maçın başlamasına 3 saat vardı, mevsime göre hava sıcaktı, açık tribünde oturduk. Birer, domatesli – beyaz peynirli sandöviç ve Çamlıca gazozu alarak maç saatini beklemeye başladık. Stadyum çok eğlenceli bir yerdi. Seyirciler arasında karşılıklı atışmalar, koro halinde söylenen sloganlar, kaynana zırıltıları, renkli flamalar. Derken bir elinde Türk bayrağı bir elinde Galatasaray bayrağıyla, kepinden ayakkabı bağına kadar sarı kırmızı giysileriyle, Galatasaray’ın gelmiş geçmiş en meşhur Amigosu KARINCAEZMEZ ŞEVKİ Gümüşsuyu’nda, yokuşun başında göründü. Arkasında 60-70 kişi kadar bir kalabalık toplanmıştı. Orada durdular… Ellerindeki bayrakları, flamaları sallayarak sloganlar atarak stadyumdaki seyircileri selamladılar. Bu tarihi bir resimdi. Bunu gören GS taraftarı kitle halinde ayağa kalktı:
ÇİÇEK SEVER ESANS SÜRER! VURUR İNCİTMEZ! GALATASARAY’DAN DÖNMEZ! sesleriyle Karıncaezmez’i teşci etti.
Bu şekilde karşılıklı sevgi atışması yapıldı ama bu arada Karıncaezmez’e sataşanlar da vardı… Kalabalığın içinden biri “MANYAK ŞEVKİ MANYAK!” diye bağırmasın mı!.. Hem gülüşmeler oldu hem de yuhalayanlar… Güneş gözlüğü, GS posteri, sarı-kırmızı kep, karton siperli güneş şapkası, yer minderi satanlar; yiyecek olarak hıyar turşusu, ayran, kaşar ekmek, hazır yemek, sucuk, köfte, patatesli – peynirli börek, poğaça, portakal, fruko, grapet..
Adem Bey enişte olan biten tiyatroyu başında fatör şapkayla ve yanaklarında beliren gamzelerle gülerek, hoşlanarak seyrediyordu. İyi ki bize uyup maça gelmişti, ortam çok eğlenceliydi. İstanbul’da görecek gezecek çok yer vardı ama İstanbul’un bu yanını, futbol heyecanını hiç düşünmemişti.
Amigo Karıncaezmez Şevki’nin arkasında toplanan avantadan maça girmeyi adet edinmiş meteliksiz, beleşçi tayfası kalabalık (!) Karıncaezmez’in peşi sıra koşar gibi hızlı adımlarla Ayazpaşa’da IBM binasının önünden kopup, yokuşu inmeye başladılar. Stadın kapısına gelene kadar çevreden katılanlarla kapıya dayanan beleşçilerin sayısı 200 kişiyi bulmuştu…
Karıncaezmez Şevki çok sevilen bir amigo olduğu için stadın kapıları ona açılır, Şevki GS’ın maçlarına bilet almadan girerdi. Bu arada Şevki’nin peşine takılan beleşçiler de Karıncaezmez için açılan kapıya hep birlikte yüklenerek fırsattan istifade maça beleş girerlerdi, avantacılığın püf noktası işte buydu..

Galatasaray 1962 -1963 Kadrosu
Kalabalıkta iğne atsan yere düşmezdi. Stadyumda yaklaşık 22,000 seyirci vardı. Kadrolar anons edildi. Önce tribünlerden yükselen ıslıklarla Polonya lig şampiyonu “BYTOM” takımı sahaya çıktı. Az sonra birden toplu bir haykırış parladı: “GS GS CİM BOM BOM! – GS GS CİM BOM BOM!” temposuyla yer gök inliyor, tribünler sallanıyor, Galatasaray takımı sahaya çıkıyordu. “METİN BURAYA YUMRUK HAVAYA!” ile gol kıralı Metin Oktay tribünlere çağrıldı. BYTOM takımının ısındığı yarı alana doğru “AL AL AL! …… AL AL AL!” diye uzanan yumruk ve kol gösterisinden sonra hakemler geldi, takımlar dizildi, seyirci ayağa kalktı. Önce Polonya milli marşı dinlendi sonra hep birlikte “KORKMA SÖNMEZ!” söylendi. Para atışı, kale seçimi ve maç başladı.
O gün Galatasaray uçar gibi, dans eder gibi güzel top oynuyor, seyirciyi coşturuyordu. Takım atağa kalktıkça kalabalık karşı konulmaz bir dalga olup yukarıdan aşağı doğru salınıyor, derken dalga geriye dönüp bu kere aşağıdan yukarı doğru kabarıyor… Salınan kalabalık durup dengeleniyordu.
O hengamede Adem Bey Eniştemiz’le ve Argun ağabeyimle birbirimize dayanarak, sırt sırta vererek; kalabalıkta ezilmeden, yıkılmadan, ayakta durmaya çalışıyorduk.

Metin Oktay
İlk yarı 2-1
Oyunun akışıyla seyirci kaynamış, köpürmüş, heyecan doruğa çıkmışken beklenen goller ard arda gelmeye başladı… Dakika 19’da Metin Oktay gol perdesini açtı… “GOOOLLLL!” Stadda yer yerinden oynadı, ayaklarını yere vurarak tempo tutan binlerce kişinin tepinmesiyle stadyumun beton basamakları deprem olmuş gibi titriyor, sallanıyordu. Birbirini tanıyan tanımayan insanlar yanındakilerle kucaklaşıyor, sarılıp zıplıyor, döneliyor, binlerce ruh sevinçten tutuşup birbirini ateşleyip yanıyordu. Bu toplumsal coşku bizi de sardı; Adem Bey enişteyle 29. dakikada atılan ikinci golde sarılıp kucaklaştık. Yine Metin Oktay sağ kanattan uçarak önüne gelen topu müthiş bir voleyle BYTOM ağlarına mıhlamıştı. İlk yarının bitmesine 2 dakika kala BYTOM bir gol attı… İlk yarı 2-1 sona erdi.
İkinci yarıda GS fırtınası
Devre arasında ayranlar içildi.. Argun Ağabey ve Adem Bey birer sigara tellendirdiler. Eniştemin ceket omuzunda, fatörü biraz geriye doğru, alnı açık gülen siması yıllar sonra bugün gibi gözümün önünde. Maça gelmekten çok mutlu görünüyor, gözlerinin içi gülüyordu. İkinci yarıda GS fırtınası devam etti. 50. dakikada Suat Mamat ve 7 dakika sonra yine Metin Oktay üçüncü ve dördüncü golleri çaktılar.
Adem Bey Galatasaray’ın her akınında yumruğunu havaya sallıyor, kaçan toplara kızıyor, atılan gollerle seviniyordu. Dördüncü golden sonra seyircinin coşkusu son kerteye vardı, sevinçten başımız dönerek “Dağ başını duman almış diyerek” maçı 4-1 bitirdik.
***
O gün 3 Bolamanlı bu futbol şenliğinde biz de vardık, Bolaman’ı temsil etmiştik. Ben de unutulmaz anılar bırakan o maçın iki kahramanı vardı: biri üç gol atan Metin Oktay biri de sevgili Adem Gönül Bey eniştem.
-
-
Galatasaray 1962 -1963 Kadrosu
-
-
Metin Oktay
-
-
Adem Gönül
-
-
Argun Kademoğlu
-
-
Osman Kademoğlu