Bir acayipliktir ki aldı başını gidiyor… Bir dil sürçmesi midir, bilinmiyor ama her hangi bir düzeltme de gelmiş değildir henüz. Bu düzeltme gelmedikçe “zan” ortadan kalkmayacak. Meseleyi anlamak istiyoruz… Tabii ki, vatandaş olarak “kimseyi tefe koymadan” önce âcizane söze almış olduk, aramızda. “İslam ve hükümlerinin ‘yorumlanmasında’ bir güncelleme” mi kastedilmektedir? Yoksa bu ifadeler “Gelişigüzel bir hata olabilir mi?” gibi… Olmamalıdır! Öyle veya böyle; sözün vardığı yer sıkıntılı! Yani, dilin cirmi küçük, cürmü büyüktür!
“Din adamı olarak ortaya çıkıp da kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı içtihatta bulunan kişiler ortaya çıkıyor. Anlamak mümkün değil. Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada, farklı bir asırda, zamanda yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam’ı 14 asır, 15 asır öncesi hükümleri ile kalkıp da bugün uygulayamazsınız. Böyle bir şey yok! Onun için de bugün İslam’ın uygulanması yer, zaman, koşullar her şeyiyle… O da ne yapıyor, değişiyor. İslam’ın güzelliği burada zaten, önemi burada… Şimdi birçok hoca efendi beni tefe koyup çalacak, o da ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın, mesele orada.”[1]
İnsan “beyân öğrenmiştir” ya; henüz bir güncelleme olmadıysa (?) Yüce Allah’ın Rahman Suresinde “…Allemehul beyân” ayeti üzere… Söz önemlidir! Bir “hoca efendi” değilim… Ama “tefe koyma” hakkı hocalık vasfıyla değil; İslam’ın şehitlik mertebesini sadrına almış, kusurlu ve günahkâr da olsa uğrunda ölebileceği iman davasındaki “mümin olmak” vasfıyla kânidir! Lütfen buna dikkat! Neyse, düzeltme bekleyişi ve küçük çevremizdeki konuşmalar sürecinde kaynakları şöyle bir gözden geçirmedim de değil hani. Mesela, Hocam Haluk Nurbaki’den yenilenme meselesiyle ilgili olarak kısa bir anekdot almayı gerekli gördüm:
…Fahr-i Kâinat Efendimizin yeryüzüne teşrifinden itibaren eskimiş değerlerin tümü çöpe atıldı. Yeni ve yenilenme güzelliği Fahr-i Kâinat Efendimize tahsis edildi. Hiçbir şey yenilenerek Fahr-i Kâinat Efendimizin getirdiği sistemin önüne geçemez. Bunun en muhteşem delili, Kur’an’ın eskimezlik mucizesidir. Allah yarattığı ne kadar güzellik varsa, Fahr-i Kâinat Efendimize tahsis etmiştir. Onu görmemek, fark etmemek, insanların bazılarına has, talihsiz bir zihin özürlülüğüdür. …Her zaman söylüyorum. Asr-ı Saadette çağlar boyu insanların İslâmiyet karşısında düzene karşı tepki reaksiyonları her çeşidiyle yaşanmıştır. Reform ve tecdid istekleri de böyle ilkel yargılardan ibarettir. İnsanların kıyamete kadar gelecek nesilleri de dâhil, hiç kimse Fahr-i Kâinat Efendimizin getirdiği güzelliklerden daha iyisini getirmek şöyle dursun, düşünemez dahi! Ve de hiçbir şey Kur’an’dan daha taze ve yeni olamaz![2]
Kaş alayım derken…
O ifadeleri, bırakın Cumhurbaşkanını her hangi bir kişi söylese “Ne diyorsun sen?” der miyiz? Evet! Çünkü gerek İslam çevrelerince gerek aksi çevrelerce bu mesele, çok defalar gündeme gelen ve çeşitli versiyonlarıyla kavgalar çıkartmış ciddi bir meseledir! Kaldı ki, makul kabul edilebilecek “yorumlama ve idrak” konusunda dahi “İslam yorumlarla tahrif edilmektedir” diye kendimizi yırtıyoruz yıllardır… Tıpkı kaş alayım derken, göz çıkartan Cumhurbaşkanının bu ifadelerini belki aynı sebeple sarf etmiş olması gibi.
Neden gerek duyuldu bu ifadelere? Bir adam çıktı “Dayak yiyen kadın şükretsin[3]… Altı yaşında evlenebilirsin, nikâh düşer[4]” yorumunu yaptı… Ve daha birçok “din adamı” vasıflı zevattan neler neler duyduk… İşte bundan!
Hatta bu yorumları da bir kenara bırakın, daha geriye bakacak olursanız; “Kuran’ı değiştirelim” (Hâşâ!) vizyonunda, tarihselci ilahiyatçılar dahi hâsıl oldu yahu!
Yüce Allah’ın, Kur’an’ı değişmezlik ve taklid edilmezlik sırrı içinde korumuş olmasına karşı hangi ifade ile kim ortaya atarsa atsın… Benim zannımda babam da olsa, Cumhurbaşkanı da olsa aynı tefeye koyulur! Yapılacak bir şey varsa, o da kişilerde “ehil olmanın” çizgisini bulmaktır… Yanlış ifade varsa derhal net bir şekilde düzeltilmelidir. Yoksa biliyoruz ki: dilin cirmi küçük, cürmü büyüktür.
Velhasıl kelam “yorumla” tahrifatı İlahi Kelâm zaten izah etmiştir;
Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir (kolay anlaşılmayan). Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Hâlbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: “Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır,” derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar. / Âl-i İmrân, 7; Diyanet İşleri Başkanlığı meali
Kaynak
[1] http://www.haberturk.com/cumhurbaskani-erdogan-dan-dunya-kadinlar-gunu-programinda-aciklamalar-1868148
[2] Tecdîd ve Reform Yaygaraları, Haluk Nurbaki, Akit Gazetesi, 12 Kasım 1995
[3] https://www.cnnturk.com/turkiye/nurettin-yildiz-kadinlar-dayak-yiyorsa-sukretsin
[4] http://www.internethaber.com/6-yasinda-cocukla-evlenilir-diyen-hocadan-yeni-aciklama-755856h.htm
Bu yazı hazırlandıktan sonra, Cumhurbaşkanı karışıklığın devamına kapı açan şu açıklamayı yaptı:
“Bu değişim meselesi asırlara dair bir husustur. Değişimi inkar etmek kendi kendini kandırmak demektir. Elbette asla değişmeyen ve değişmeyecek olan kurallar da vardır. Mesela İslam’ın son din olduğu bir hakikattır. Bununla kimse oynayamaz. Allah’ın yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de açıkça ifade ettiği hükümler asla değişmemiştir, değişmeyecektir. Dinimiz İslam ve kitabımız Kuran-ı Kerim, kıyamete kadar caridir. Bu da bundan sonra da kıyamete kadar gelecek olan tüm toplumlar, yaşanacak tüm hadiseler, ortaya kadar tüm yeni durumlar karşısında söyleyecek sözü olduğu anlamına gelir. Bunların uygulamadaki karşılılları elbette zamana, şartlara göre değişecektir. Mecelle kaidesidir, yani; “Ezmânın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz”. Biz içtihatları değiştirmezsek, uygulamaya ilişkin kuralları uygun şekilde yenilemezsek sadece kendi kendimizi kandırmış oluruz. Müslümanlar sürekli kendilerini geliştirmek durumunda. / https://www.haberler.com/cumhurbaskani-erdogan-dinimiz-islam-ve-kitabimiz-10640480-haberi/
Pingback: CHP sırrı çözdü! AKP’nin işi zor… - Hüseyin Şensu - Kadraj Blog